20 Ağustos 2014 Çarşamba

İç Dökmece

     Son yazımdan bu tarafa epeyce zaman geçti ve sonra nedense yazacak bir şey bulamadım. Aslında yazmaya değecek şeyler yaşamadım ya da yazdıklarım canınızı sıksın istemedim (küçükte olsa okuyanlar var sonuçta :) ). Çok zor bir dönemden geçtik ailecek bu süreçte ve büyük bir sınav atlattık Allah'a tevekkül ettik ve çok şükür sıhhate kavuştuk. Birazcık hastane yolları aşındırdık. Dayım sürekli yaşlanmaktan korktuğunu söylerdi her defasında bunu komik bulurdum. Ama anladım. Şimdi bende çok korkuyorum. Bu yüzden yapabileceğim ne varsa yapasım var. Tabii ki bunlara bir sene daha gem vurmam gerekecek çünkü yeniden üniversite sınavına hazırlanmaya karar verdim ve geçen yıldan çok daha yoğun tempoda çalışmazsam sonuç pekte farklı gelmeyecek malum. Okul bitti hastane işleri vs derken iyice ev kızı olduk çıktık tabi hatta o kadar ev kızı oldum ki geçenlerde fırın eldiveni aldım marketten. Tek başıma olunca biraz sorumluluklar arttı tabi. Daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim buna benzer bir durumdan. Büyümenin ve sorumluluk almanın bana korku verdiğinden... Ama bu süreçte bunu da aştım gibi ve sanki o kadar korkunç değil gibi. Yani belki, biraz hatta azıcık değil gibi. Mesela oy kullandım. İlk oyum. Okul başkanı seçimlerimiz olurdu orada da hiçbir zaman oy verdiğim kişi almamıştı. Bu duygu çok yabancı olmadı o yüzden ama oy kullanmanın heyecanı tartışılmazdı. Anneanneme destek olmaya çalıştığım için akrabalarımız tarafından "küçük hemşire" diye çağrılır oldum. Mesela şuan bu yazıyı niye yazıyorum bilmiyorum sadece uzun zaman oldu diye aldım elime ve iç dökmece oldu yine sanırım. Anneannem hastalanmadan önce de işe girmiştim. Bir haftalık bir iş deneyimim var artık. Garsonluk yapıyordum. Annem her zaman çalışma hayatının çok başka olduğunu söylerdi ve sadece bir haftada ne kadar haklı olduğunu anladım. İş arkadaşlarımın hepsiyle yaşıt olmama rağmen okul ortamının yanından bile geçmediğini fark ettim. Ve allahtan yalnızca bir hafta çalıştım. Aslında özlüyorum iş yerimi ve ortamını alışmıştım çünkü ve çok güzel zaman geçiyordu. Bir gün iş yerindeyken bulutlar yere inmişti resmen nasıl yağmur yağıyordu ve o gün geceydi çıkış saatim. O gün annemi ne kadar çok özlemiştim nasıl sarılıp ağlayasım gelmişti işte o gün de büyüdüm dediğim günlerden birisiydi. Resmen dank etmişti hatta, annemin yanımda olamayışı çok ağırıma gitmişti. Zaten işte sonra işi bıraktım evdeydim, evdeyim... Bütün bir yazım evde geçti. Ve en kötüsü bu yıl kankalanma yazıydı. Kanka kız Büşra ! Daha düne kadar bu durum zoruma gitsede Hakan ile konuşunca hepsi bitti gitti. Dertleşmek için en doğru adreslerden en candan dostlardandır kendileri. Onunla konuşunca günah çıkarmış gibi içimden bir şeyler kalkıp gitti ve hafifledim sanki. Garip bir benzetmede olsa doğurmak gibiydi ve içimde biriktirip kendime dert ettiğim çok büyük sandığım o şey beni bırakıp gitti. Doğru kelime nedir bilemiyorum ama şimdi yeni bir döneme hazırlanıyorum. Başka bir şehirde başka insanlar olacak hayatımda. şimdilik kısa bir süreliğine tabi ama sonumuz ne olur kim bilir. Ondan önce bir kaç gün sonra gideceğimiz tatilin heyecanı var tabii ki. İkisini de sabırsızlıkla bekliyorum. Ve dünkü sıkıntı yerine kocaman heyecanlar kaplıyor içimi. Büyük bir heves. Yine yeniden diyelim: Hakkımızda hayırlısı olsun.  :)