27 Ocak 2014 Pazartesi

Korkudan Hepsi

Şarkımız yok bugün. Olduğu gibi, hissettiğim gibi...Birileri girer hayatınıza birden bire ne zaman ve nasıl olduğunu anlamazsınız. Yavaş yavaş alışırsınız onlara fark etmeden, hissetmeden. Bir bakarsınız ki yediğiniz içtiğiniz, güldüğünüz ağladığınız, gezdiğiniz oturduğunuz ayrı gitmez oluvermiş. Hayatınız onlarla dolmuş dolmuş da taşmış. İnsanlar sizi hep beraber anmaya başlamış yani "seninle şuraya gidelim" değilde "sizinle şuraya gidelim" olmuş cümleleri. Galerinizde tek başınıza fotoğraf kalmamış hiç. Her birinde ikişer üçer kafa var. Neyse şunu diyeceğim kendi etrafıma ördüğüm kocaman bir koruma kalkanına sahibim. Kendimi korumak için, üzülmemek için zaten her şey bu kadar saçma ve zorken daha fazla yük yüklememek için sırtıma. İnsanlarla da anlattığım boyutta bir samimiyete ulaştığım zaman aynı endişeleri onlar içinde taşıyorum. Mesela tehlike gördüklerinde kaplumbağa olsunlar istiyorum hemen kabuklarına çekilsinler ve tehlike onları görmesin ya da asil bir kurt olsunlar kendilerini Allah'ın onlara bahşettiği en mükemmel şekilde savunsunlar. Ama işte onlar o kadar narinler ki kır çiçeği gibi...Hatta ayçiçeği gibi...Güne doğru çevirirler başlarını ışık onlar için önemli. Umut demek ışık, cesaret demek. Ama kargalar gelirse ya ? İşte burada ben devreye giriyorum istemsiz ama can ata ata. Onları kalkanımın içine alıp sımsıkı sarılmak ve her şeyin geçtiğini söylemek istiyorum. Annelik değil bu öyle söylemeyin olsa olsa ablalıktır. Söylediklerim nasihat de değil öneri sadece yol gösteriyorum kendimce. Çok değer verdiğim birisine akıl danıştım yine neden bu kadar gizli tutuyorum ismini bende anlamış gerçi Hilal Hoca'dan bahsediyorum. Dedi ki sende haklısın ama belki de her zaman yol göstermeni istemiyorlardır. Düşündüm...Evet belki de öyle gerçekten ben hep diyorum diyorum da bakalım dinliyorlar mı beni ya da dinlemek istiyorlar mı? Kalkanıma buyur ediyorum ama bakalım gelesileri var mı? Hep öyle olmaz mı zaten annemiz babamız bize bir şey söylediğinde hep kaçasımız onları susturasımız gelmez mi? O yüzden sus dedi sus sadece konuşmanı istediklerinde konuş. Ve Hilal Hoca dedi ki sitem eder gibi yapma evet sitem eder gibi değil. Haklısınız hocam çok haklısınız. Bana bir şeyler anlattıklarında ilk önce neye ihtiyaçları olduğunu sormalıyım, ne istediklerini...Şimdi aklıma geldi belki de ben yalnız kalmaktan korktuğumdan böyle tavırlarım. Çünkü evet çok korkuyorum. Dedim ya sevgisizlikten, ilgisizlikten değil ama hep eksik bir yanım hiç dolduramadım işte bu değerli insanlar bu konuda yardımcı oluyorlar bana. Ve onlar tarafından istenmemek korkusu alıyor beni. Ne kadar korkunç onları kaybetmiş olmak düşüncesi. Sırf bu yüzden farkında olmadan emirler yağdırıyorumdur kesin yoksa istediğimden değil. Ama onlar benim canım ciğerim, şükretme sebebim. Mandalinamı paylaşacak kimse bulamamak ya da çay almak için kantine kimseyi sürükleyememekten, fotoğraflarda yalnız kalmaktan korktuğumdan hepsi...

25 Ocak 2014 Cumartesi

Aşk Diyelim










Aşk diyelim,aşık olmak...Bazen otobüste sen otururken karşında telefona gömülmüş ve müzik dinleyen gence, bazen oturduğun cafe de sana çay getiren komiye, bazen adres sorduğun uzun boylu çocuğa...Aşık olmak istedikten sonra kime, niye olduğu önemli değildir çünkü. Genç otobüsten indiğinde, çay içtiğin cafeden çıktığında ya da adres sorduğun çocuk uzaklaştığında acı çekersin. Bazıları böyle ciddiye alınmayacak aşklar yaşar ve ciddiye alınmayacak acılar çeker. Bir de uzun soluklu ilişkiler yaşayan insanlar var çevremizde tabiki. Mesela onların aşkları biterse acıları da büyük insanlar ona destek olduklarını dile getiren telefon konuşmaları yaparlar ya da mesajlar falan atarlar.Ama kimse çocuk otobüsten indi diye elini omzuna koymaz,üzülme demez sana çünkü aşk yerine bile koymazlar.Peki hanginiz daha fazla acı çeker gerçekten? İnsan yaşadığı hüznü nasıl hafife alabilir? Aşkın daha değerlisi olur mu? Hiç arkadaşınızla kıyasladınız mı aşkınızın ya da acınızın büyüklüğünü? Aşkı biterse kim daha fazla acı çekecek? İlk kim depresyona girip twitter'dan depresyon temalı tweetler atacak ya da facebook'tan Candan Erçetin şarkıları paylaşacak? Soluğu ilk kim kuaförde alacak? Aşkını nasıl yaşadığın fark etmez işte böyle bir durumda. Evet belki şıpsevdisin işte insanlar ciddiye almıyorlar senin aşklarını, anlattıklarını. Belki de güvenmiyorlar sana. Ama ya sen? Aslında sen hepsinden çok acı çekersin çünkü hepsinden daha fazla aşk eskittin. Her defasında yeniden hayaller, umutlar, heyecanlar...Peki sonu ne oldu? Hüzün. Belki haykırarak ağlamadın sokaklarda, gece yarıları telefon açıp kızlara dert yanmadın... Ufak tefek şeylerle avuttun kendini, çaktırmadan kimselere. Mesela kocaman bir pastayı tek başına yedin ve bir günde haddinden fazla çay içtin. Ne bileyim gözünden yaş gelene kadar güldün,eve gelir gelmez bir kutup ayısı belgesi izleyip ölen baba ayıya saatlerce ağladın ya da.3 Hürel'in bir şarkısı var "Bir sevmek bin defa ölmekmiş" adı. Peki sen bin defa aşık olup kaç kere öldün? Her ölüşünde nasıl dirildin sen?Her ayrılıktan sonra nasıl sevdin bıkmadan usanmadan? Aşk tatlı da insanlar berbat demiş Haydar Ergülen. Sen aşık olmaya mı aşıktın? Aşk mı merhemindi senin yahu! Yavaşça iyileşirsin aslında kendi yaralarını kendin sararsın. İnsanlardan yardım görmeyi, günlerce ağlamayı acizlik olarak görüyorsun çünkü. Sonra bahar gelir senin için kışın ortasında kalsan da bu senin için iyiye işaret evet. Aşklarından korkma,insanlara anlatmaktan sen anlat hepsini anlat çünkü aşkta bulaşıcı, grip gibi der canım teyzem. İşte öyle aşkta grip gibi... Sen aşık ol,mutlu ol,insanlara anlat, mutlu olsunlar,günleri güzel geçsin bla bla bla. Kelebek etkisi yani bir nevi.Zaten sadece üstüne toprak atarsın sende aşklarının çünkü aşk hiç bitmez.Kalır.

24 Ocak 2014 Cuma

Buralarda Yeniyim



Bir selam yazısı yazmam gerektiğini düşündüm.Aklım erdikçe, dilim döndükçe...Yazmaya karar verdim çünkü bunun bana iyi gelen bir şey olduğunu fark ettim. İçimi böyle çok daha rahat dökebiliyorum. Herkes okusun istediğimden ya da başka bir şeyden değil yalnızca iyi hissetmek istediğimden. Bundan yaklaşık 1 ya da 1,5 ay önce hiçbir yeteneğimin olmadığına inanırdım.En yakın iki arkadaşımdan birisinin sesi harikadır birisi ise sürekli şarkı sözü,şiir,film peşinde koşar.Ama ben bir işe yaramıyordum. Bu fikrimi değiştirmem de ise bende yeri çok ayrı olan bir insan etken oldu. Ona söz verdiğim için programda okumak üzere bir yazı hazırladım enteresan ama çokta hoşlarına gitti. Gerçi yazan her ne kadar bensem de okurken pek ben olmayı becerememiştim heyecandan; dizlerim, sesim titremişti. O zaman yazabildiğim farkına vardım. Herkesçe de malum olan bir gerçek var ki üniversite sınavına hazırlandığım için blog kullanmaya vaktim yok. Geçen gün bir bloggerın kitabını okuyorum -şu sıralar yaşıtlarım tarafından oldukça ilgi görüyor kendisi- alzheimer olan bir amcadan söz etmiş kitabında ve günlük tutmaya da amcayla tanıştığı gün başlamış. Bu kısacık hikayeden fazlasıyla etkilendim nedense. Daha önce defalarca günlük tutmaya çalıştım ama benim için günlük günü gününe yazılmalı öyle önemli bir şey olunca falan değil, benim günlerim de oldukça sıradan geçtiği için blog açmaya hem içimi döküp rahatlamaya hemde etkilendiğim olayları anlatmaya karar verdim. Blogumun ismi de istasyon insanı evet belki de başta kulağa komik geliyordur bilemiyorum. Bu ismi seçmemde ki sebep ise yine benim için çok özel olan insan 'Hilal hocam'. Geçen sığınaktayız Hakan bize yine gitar çalıyor biz çay içiyoruz. Aslında daha önce çalmıştı bu şarkıyı ama kulak vermedim mi ne yaptım bilmiyorum çok ama çok etkilendim şarkıdan.Ve aralıksız günlerdir başa sara sara Teoman'ın o güzel şarkısını dinliyorum. Ders çalışırken, yürürken, otobüsteyken...Böyle takılınca takılıyorum bir şarkıya günler,haftalar belki de aylarca o şarkıyı dinliyorum ruhum halim ne olursa olsun önemli değil şarkıyı açınca direkt olarak moda giriyorum zaten.Şarkılar çok önemli insanoğlu için, her derdine derman neredeyse. İnsan kendisini şarkılarla anlatamazsa daha nasıl anlatır ki? Belki şiirler, belki bir roman kahramanı...Ama insan kendini nasıl ya da ne şekilde olursa olsun anlatmalı asla ama asla yalnız kalmamalı...